Toplum halinde yaşamak durumunda bulunan insanları sevk ve idare etmek ve toplum halinin devamını mümkün kılacak kuralların uygulanmasını sağlamak için sosyal bir olay olan bir iktidara, bir otoriteye zaruret vardır. Bu da karşımıza devlet kavramını çıkarmaktadır. Devlet, bir milletin belli bir ülkede hukuki ve siyasi olarak belli bir otorite altında teşkilatlanmış şeklidir.
İngilizce’de “otorite” (authority) sözcüğünün kökeni “yazar”dır(author); yani otorite üretkenliği çağrıştırmaktadır. Bununla birlikte “otoriter” sözcüğü, baskıcı bir kişiyi ya da sistemi tanımlamakta kullanılır.
Otoritenin, iktidar koşullarını yorumlama, bir güç imgesi tanımlamak suretiyle denetim ve nüfuz koşullarına bir anlam verme çabası olduğu söylenebilir. Aranılan somut güvenceli ve istikrarlı bir güçtür. MaxWeber’e göre otorite, belli içerikteki bir emre belli bir grup insanın itaat etme ihtimalini anlatır.
Weber’de görülen en önemli özellik otoriteyi meşrulukla özdeşleştirmesidir. Otoritenin meşruluğu durumunda uyulması gereken şey, yasalarla konulmuş ve şahsi nitelikte olmayan bir düzendir. Bu otorite, kendi çerçevesi içindeki birimlerin emirlerinin resmen meşru sayılması sebebiyle ve bu emirleri ancak o birimin yetkisi ile sınırlı olmak üzere uygulayan bireyler için de geçerlidir. Bireyler, otorite yetkisine sahip kimselerin bu yetkilerini yasalardan aldıklarını bilmeleri dolayısıyla, yetkileri yasal kurallarla sınırlandırılmış meşru otoriteye gönüllü olarak itaat ederler. Bu yönde herhangi bir dikta ve zorlamaya gerek görmezler.
Weber, rasyonel otoriteyi meşruluğa ve yasalara göre tayin etmektedir. Geleneksel otorite durumunda uyulması gereken durum, geleneklerle kutsal kılınmış güç konumunda bulunulan ve geleneklere bağlı otorite konumundaki kişiye itaat yükümlülüğüdür. Ancak buradaki itaat yükümlülüğü yasal yolla değil, geleneklerle belirlenmiş yükümlülükler alanına giren şahsi bir bağlılık söz konusudur. Karizmatik otorite durumunda, kendisine uyulan kişi ise, vahyi, kahramanlığı ya da örnek nitelikleri dolayısıyla karizmatik lider olarak nitelenen kişidir ve bu otorite bireyin söz konusu karizmaya inancı ile sınırlıdır.Görüldüğü gibi rasyonel otoritenin meşruluğu yasalara göre oluşurken; geleneksel ve karizmatik otoritede meşruluk, yasa veya kurallardan ziyade insanların gelenekleri, inançları ve ataerkil yapılarına göre oluşmaktadır.
Rasyonel(yasal) otoritenin etkinliği birbirine bağımlı şu görüşlerin geçerliliğinin kabulü üzerine kurulur:
- İster sözleşmeyle ister zorlama ile kurulmuş olsun, herhangi bir yasal kural, amaca göre ya da rasyonel değer olarak ya da her iki bakımdan ve en azından söz konusu toplumsal grup üyelerince uyulması beklenerek yapılabilir.
- Her yasal düzenleme özünde, genellikle bilinçli şekilde oluşturulmuş, birbiriyle tutarlı soyut kurallar bütününden ibarettir. Ayrıca yasanın yürütülmesi de bu kuralların özel durumlara uygulanmasında oluşur; yönetim süreci ise söz konusu grubun yönetim düzeni çerçevesinde yasa hükümleriyle belirlenmiş sınırlar içinde gerçekleşir.
- Dolayısıyla tipik otorite sahibi kişinin bir “bürosu/dairesi” vardır. Konumuyla ilgili eylemlerin de, verdiği emirler de dahil, kendisi de, gayri şahsi bir düzene bağımlı kalır ve faaliyetlerini kendi koyduğu kurallar ve verdiği emirler çerçevesinde yürütür. Bu nokta sadece “resmi memurlar” şeklinde meşru otoriteyi uygulayan kişiler için değil, mesela seçilmiş bir devlet başkanı için de geçerlidir.
- Otoriteye itaat eden kişi bunu ilgili kurumun “üyesi” olduğu için yapar ve sadece “kanuna” itaat eder.
- Üçüncü maddeyle uyumlu olarak, bir kurumun üyelerinin, otorite sahibi kişiye itaat ederken, o kişiye birey olarak itaat yükümlülüğünde bulunmadıkları, kişilerden ayrı olan düzene uymakta oldukları savunulmaktadır. Buna göre, ancak düzen gereğince güç sahibine tanınmış olan ve sınırları rasyonel olarak belirtilmiş alan içinde kendisine boyun eğilmesi bir yükümlülük haline gelmektedir.
Otorite yetkisine sahip insanlar, hukuk sisteminin kurallarının belirli bireyleri kararlar almaya yetkilendirmesi durumunda bulunabilir. Buradaki otorite türü polisler, hakimler, bakanlar vb. tarafından kullanılan otoritedir. Bu gibi kişiler yasal kurallar sayesinde otorite mevkiindedir, ama şüphesiz bu kurallara bu yetkiyi verenin ne olduğunu sormak da meşrudur. Bu sayede söz konusu otorite toplumsal açıdan kabul görebilir duruma gelebilir. Otorite yetkisini kullanan kişiler bu yetkisini kullanırken yasalar, kurallar, düzenlemeler ve usullerle meşrulaştırmaktadır. Bu sayede idare edilenler otoriteye karşı haklı bir sebebin varlığına dayanarak itaat sorumluluğunu yerine getirmekte tereddüt yaşamazlar.
Hukuk sisteminde kişileri kuralları yapmaya ve değiştirmeye yetkilendiren ikincil kurallar vardır. Parlamento egemenliğine dayanan bir sistemde bile yeni kanunlar yapmak otoritesi, nihayetinde parlamentonun kendisinin eseri olması mantıken mümkün olmayan bir ikincil kurala bağlıdır. Hukuk söz konusu olduğunda, ikincil kurallar kavramı olmadan bir kimsenin otorite mevkiinde olma durumları hukuk sistemi tarafından tüketilmez, otoritenin hukuk kurallarının bir ürünü değil de, ahlaki veya dini kuralların bir fonksiyonu olduğu yerde de bir kimsenin otorite mevkiinde olduğundan söz etmek pekala caizdir.
Hukuk, otorite ve fertlerin özgürlüğü arasında hassas dengeyi kuran ve koruyan bir sistemdir. Hukuk, otorite ile fertler arasında ilişkileri düzenleyen uyulmadığı takdirde otoritelerin meşruluğunu kaybedeceği fertlerin uymadığında ise müeyyideye maruz kalacağı kaidelerin bütünüdür. Bu bakımdan yöneticiler nasıl atanacaklarını belirleyen yasal usullere uyarak iktidarı elde edebilmekte; ancak yetkilerini yine hukukun belirlediği sınırlar çerçevesinde kullanabilmektedirler.
Hukuk düzeni içinde yaşayan insanlar veya onların seçtikleri organlardan daha başka hiçbir otorite, kendisini karar vermeye yetkili gösteremez ve karar verme yetkisini talep edemez. Böyle bir kararı verme yetkisi, hukuk düzeni içinde meşruluğunu göstermiş ve kendine karar alma yetkisi veren kimseler tarafından onay almış bir otoriteye aittir. Bunun dışında hiçbir otorite bu yetkiyi kullanma hakkına sahip değildir. Aksi halde sahip olmadığı bir yetkiyi kullanan bir otorite, bu eylemini meşru gerekçelerle açıklayamaz. Yaptığı bu eylem idare edilenler tarafından kabul görmez.
İktidar, otorite yetkisini bireylerin hürriyetleri ile hassas bir dengede, hukuk kuralları içinde kullanması gerekir. Bu hassas dengenin korunması otoritenin meşruluğunun devamını sağlar. Hukuk ve otorite arasındaki hassas dengeyi şu kriterlerle belirtebiliriz:
- Devlet içinde yaşayan insanların güvensizlik duyguları artarsa, hürriyetlerinin elinden gittiğini hissederse, otorite meşruluğunu kaybetmeye başlar.
- Otorite ve özgürlükler arasındaki hassas denge ile düzen ve hürriyetlerinin teminatını sağlama gayreti devletin sorumluluk alanından kaydırılırsa, hukuk devletine güven sarsılmaya başlar.
- Otorite aklın ve mantığın gereğinden ziyade, sindirilmeden veya siyasi prestijden dolayı yetkilerini tam olarak kullanmazlarsa, haklılığını kaybeder.
- Hukuk devletinde yer alan yetki ve görev kuralları, görev ve yetkilerin ifasında güven ve sorumluluğun temel esaslarını belirler. Bu kurallara keyfe göre uyulmazsa, idare felce uğrar, sorumluluk kaybolur veya gölgede kalır. Bu da otoriteye güvensizlik duygusunu yaratır.
- Hukuk devleti varlığını korumak ve kendisine olan güvenin devamını sağlamak için, kamu güvenliğine ve kamu düzenine karşı olan eylemlere karşı kesin şekilde mücadele etmek ve otoritesini korumak için gereken hukuk kurallarını yasalaştırmak ve yürürlüğe koymak zorundadır.
- Eğer bir devlette otorite yetkisini şahsi çıkar ve menfaati için kullanıyorsa devletin varlığı için gerekli sorumluluk şuuru bulunmuyor demektir. Bu durum halkın otoriteye olan güvenini sarsmakta ve otoritenin meşruluğunun tartışılmasına sebep olmaktadır.
- Hukuk devleti toplumdaki rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele etmek zorundadır. Aksine durum, hukuk devletine olan güvenin kaybına yol açar ve otoritelerin hukuki zeminin kaymasına neden olur.
Kaynakça:
-Barry, Norman (Çeviren: Mustafa Erdoğan-Yusuf Şahin), Modern Siyaset Teorisi, Liberte Yayınları, Ankara-2004
-Kaplan, İbrahim, Demokrasi-Hukuk-Otorite (Makale), Ankara Üniversitesi SBF Dergisi
-Sennett, Richard (Çeviren: Kamil Durand), Otorite, Ayrıntı Yayınları, İstanbul-1992
-Weber, Max (Çeviren: H. Bahadır Akın), Bürokrasi ve Otorite, Adres Yayınları, Ankara-2006